İSTANBUL, (DHA) - İSTANBUL Teknik Üniversitesi'nde (İTÜ) düzenlenen Uluslararası Proteomik Kongresi, biyoteknoloji alanında bilim insanları, sanayi temsilcileri ve kamu kurumlarını bir araya getirdi. Kongrede, biyoteknolojinin geleceği, sanayi ile üniversite arasındaki iş birliği olanakları ve girişimcilik ekosisteminin gelişimi masaya yatırıldı. Kongredeki 'Sanayi-Üniversite-Startup İş Birliği' başlıklı panelde konuşan BİYOSAD Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Ercan Varlıbaş, "Türkiye yerli ve milli ilaç üretiminde güçlü avantajlara sahip. Kamu-üniversite-sanayi iş birliği kritik bir role sahip" dedi.
Panelin moderatörlüğünü Levent Doğanay üstlenirken, panelde BİYOSAD Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Ercan Varlıbaş'ın yanı sıra Adil Mardinoğlu, Berk Özdemir, Doğan Taşkent ve Ali Demir Sezer de konuşmacı olarak yer aldı. Katılımcılar, üniversitelerde üretilen bilginin sanayiye aktarılması, girişimlerin bu süreçteki önemi ve Türkiye'nin küresel pazardaki rekabet gücünün artırılması konularında görüşlerini paylaştı.
Uluslararası Proteomik Kongresi'ndeki 'Sanayi-Üniversite-Startup İş Birliği' panelde konuşan Dr. Ercan Varlıbaş, Türkiye'nin biyoteknoloji yolculuğuna dikkat çekerek Tuzla'da inşa edilen Biyoteknoloji Vadisi ve gelecek vizyonunu anlattı. Toplam 4,5 milyar dolarlık yatırımla hayata geçirilen bu dev projenin 2,7 milyon metrekarelik alanda yükseldiğine dikkat çeken Dr. Varlıbaş, vadinin yalnızca bir üretim alanı değil, aynı zamanda araştırma, inovasyon, girişimcilik ve ihracatı bir araya getiren bir merkez olacağını belirtti. Dr. Varlıbaş, "Proje kapsamında 20 bin kişilik istihdam yaratılması, yıllık 15 milyar dolarlık ihracat kapasitesine ulaşılması ve 500 start-up ile 160 sanayi kuruluşunun aynı ekosistemde yer alması hedefleniyor. Ayrıca vadide kurulacak biyoteknoloji koleji, ortak laboratuvarlar, patent ofisleri ve validasyon merkezleriyle genç bilim insanları ve girişimcilere kapsamlı olanaklar sunulacak" diye konuştu.
Türkiye'nin ilaç sektöründe ciddi bir avantaj sahibi olduğunu belirten Dr. Varlıbaş, "Yerli ve milli ilaçlarımızı üretebilmemiz ve sektörde liderliğe koşabilmemiz için çok büyük avantajlara sahibiz. Türkiye biyobenzer ilaç üretiminde önemli bir rol üstlenebilir. Bu nedenle üniversite, kamu ve sanayi arasındaki iş birliğinin kritik önem taşıyor" ifadelerini kullandı.
Uluslararası iş birliklerine de değinen Dr. Varlıbaş, "Güney Kore'de Incheon ile yapılan iyi niyet anlaşması, Boston'daki BioProcess International Conference'da gerçekleştirilen temaslar ve Tayvan'daki Healthcare+ Expo görüşmeleri, Türkiye'nin biyoteknoloji sahnesinde görünürlüğünü artırdı. Ayrıca Haziran 2025'te Boston'da düzenlenen BIO International Convention'da Türkiye'yi başarıyla temsil ettik. 2026'da San Diego'da yapılacak etkinlikte ise Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ve sektörün öncü firmalarıyla birlikte ilk kez Türkiye Pavilionu açılmasının heyecanını taşıyoruz. Bu adım, Türkiye'nin küresel ölçekte vitrine çıkışı olacak" dedi.
Konuşmasının sonunda Dr. Ercan Varlıbaş, biyoteknolojinin yalnızca ekonomik bir fırsat değil, aynı zamanda sağlıkta bağımsızlık ve çevresel sürdürülebilirlik için de büyük önem taşıdığını söyledi. Türkiye'nin biyoteknolojide yeni bir sayfa açtığını söyleyen Dr. Varlıbaş, bu sürecin akademisyenler, girişimciler, sanayi temsilcileri ve kamu otoriteleriyle birlikte yazılacağını belirtti. BİYOSAD'ın bu hedef doğrultusunda üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye hazır olduğunu ifade etti.
Panelde öne çıkan bir diğer başlık ise genç girişimcilerin sektöre kazandırılması oldu. Biyoteknoloji Vadisi'nde start-up'ların yüksek maliyetlere katlanmadan üretim ve validasyon imkanlarına erişebilmesi, fikirlerin daha hızlı ticarileşmesini sağlayacak. Katılımcılar, bu durumun Türkiye'nin inovasyon kapasitesini artıracağına ve küresel rekabet gücünü yükselteceğine dikkat çekti.