Olgay GÜLER-Umut IŞIK/EDİRNE, (DHA)- TRAKYA Üniversitesi (TÜ) Doğal Afet Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Musa Uludağ, "Bilimsel anlamda kuraklık iklimin bir sonucu. Ancak kuraklığa bağlı olarak su ihtiyacımızın aşırı şekilde artması, suyu yanlış kullanmamızın bir sonucu. Nüfusun artması ve suyu yeterli şekilde planlayamamamız, suyu kullanım planını düzgün yapmamamızla alakalı" dedi.

Ülke genelinde özellikle son 2 yıldır yaz aylarının aşırı sıcak ve yağışsız geçmesi, kuraklığın şiddetli hissedilmesine neden oldu. Artan kuraklığın beraberinde getirdiği su sorunu yaşamı olumsuz etkilerken, yerel yönetimleri de yeni alternatifler bulmaya itti. Edirne'de, kentin içme suyunun sağlandığı Kırklareli'ndeki Kayalıköy Barajı'nda su seviyesi sıfırın da altına düşerek, ölü hacmine yaklaştı. Edirne Belediyesi, alternatif olarak Süloğlu Barajı'ndan su almaya başladı. Trakya genelinde toplam 14 barajda doluluk oranları, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 9 oranında azalarak yüzde 24'e geriledi.

'YAĞIŞIN BARAJLARA ETKİSİ SÖZ KONUSU OLAMAZ'

Diyarbakır'da şimşekler geceyi gündüze çevirdi
Diyarbakır'da şimşekler geceyi gündüze çevirdi
İçeriği Görüntüle

TÜ Doğal Afet Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Musa Uludağ, kentte geçen günlerde yağan son yağışların, barajların doluluk oranını olumlu yönde etkilemeyeceğini belirtti. Uludağ, "Kuraklık uzun süreçli bir periyot. Bunu defaten söylüyoruz. Kuraklıkları biz meteorolojik kuraklık, tarımsal kuraklık, hidrolojik kuraklık ve en sonunda da ekolojik kuraklık olarak tanımlıyoruz. Şu an ülkemizin birçok bölgesinde hidrolojik kuraklık önemli bir etkiye sahip. Fakat bir de geçtiğimiz ekim ayı içinde eylül ayı sonunda güzel yağışlar oldu. Bu yağışların, barajların doluluğuna herhangi bir etkisi söz konusu olamaz. Çünkü barajlar özellikle yeraltı su rezervlerin dolması, yüzey akarsularının akışa geçmesi ve buna bağlı olarak yüzey akarsuları ve yer altı su kaynaklarıyla beslenen ve kaynağını alan su depolarıdır. Ancak geçtiğimiz ay yağan yağışın, elinize bir çapa alıp baktığınızda büyük bir kısmının 5 santim alttaki toprağa geçmediğini fark etmiş olursunuz. Bu bütün yaz boyunca kurak geçen zeminin belli bir kısmının neme doymasını ancak sağladı. Bunun büyük kısmı da arkasından meydana gelen buharlaşmayla büyük kısmı tekrar atmosfere döndü. Dolayısıyla özellikle barajlar ve su yönetimi bir aylık yağış, geçen yılın yağışı, bu yılın yağışı ve birkaç yıllık yağış verilerine bakarak planlamak, değerlendirmek ve karar vermek imkansız. Böyle bir düşünce içerisinde olmak da sadece kendimizi kandırmak olur. Çünkü iklim uzun süreçli, su yönetimi uzun süreçli bir konu" dedi.

'BÜTÜN SUÇU İKLİME ATIYORUZ AMA KULLANIM DA ARTIYOR'

Edirne'nin yıllık yağış ortalamasının metrekareye 600 milimetre olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Uludağ, bunun yanında sulama amaçlı kullanımın da arttığını söyledi. Uludağ, "Edirne Meteoroloji İstasyonu'nun verilerini alırsak uzun yıllar ortalamalara baktığımız zaman Edirne'nin yıllık yağışı 600 milimetre civarındadır. Bu bazen yukarı çıkar, bazen düşer ama ortalama değer olarak aynıdır. Burada dikkat etmemiz gereken en önemli nokta son yıllarda yağışın çok azalması yönünde değil de yağışın karakterin değişmesi yönünde bir problem var. Bu da yağmur şeklinde daha fazla düşmesi, kar yağışlarının ise neredeyse son 10 yıla yakın süre içerisinde çok sınırlı bir şekilde düşmesi. Bu da neyi etkiliyor? Özellikle yeraltı sularını etkiliyor. Yeraltı sularını etkilemesi sonucu barajlar yeteri kadar beslenmiyor. Tabi bunun diğer önemli bir faktörü de biz bütün suçu iklime ve yağışlara atıyoruz ama kullanım da artıyor. Örneğin Kayalı Barajı yapılırken Edirne'nin 2040 yılına kadar su ihtiyacı olmayacak diye yapıldı. Evet belki yapılan matematiksel hesaplamalar doğru söylüyordu. Ancak artan nüfus, Kayalı Barajı'nın sulama amaçlı aşırı şekilde kullanılması, bir de son yıllarda meydana gelen küresel ısınmaya bağlı olarak buharlaşmanın hesaba katılmadığını görüyoruz. Dolayısıyla su yönetimi multidisipliner bir konudur. Birçok açıdan çok değişkeni olan bir konudur. Bir yıllık, bir aylık veriye bakarak sorun çözmeyi beklemek hayalden öte geçmez" diye konuştu.

'SU YÖNETİMİ PLANLI YAPILMALI'

Doç. Dr. Uludağ, su tasarrufunun önemine dikkat çekerek, "Temel yaklaşımımız nasıl olmalı? En iyi su tasarruf edilen ve doğru kullanılan sudur. Dolayısıyla verimli bir kullanım en önemli bizim argümanımız olmalı. Su yönetimi siyaset üstü olmalı. Su yönetimi planlı olmalı. Bir yıla, iki yıla göre değil uzun yıllara göre olmalı. Türkiye'de her zaman söylüyoruz; tüketilen suyun yüzde 70'inden fazlası sanayi ve tarım alanında kullanılıyor. Öncelikle tarımsal sulamadan, vahşi sulamadan daha ekonomik sulama yöntemlerine veya su ihtiyacı az olan türlere geçmek durumundayız" dedi.

'KURAKLIK İKLİMİN, SU İHTİYACIYSA YANLIŞ KULLANIMIN SONUCU'

Kuraklığın yanında, suya olan ihtiyacın artmasının, suyun yanlış kullanımından kaynaklandığının altını çizen Doç. Dr. Uludağ, "Bir yerde bir azalma varsa tüketim vardır. Ama tüketirken yerine yenisini koyamıyorsak işte küresel ısınmaya bağlı olarak buharlaşma artıyor. Gelen suyun bir kısmı buharlaşıyor. Kontrol etmediğiniz suyu yönetemezsiniz. Bizim su yönetimi açısından kendi havzalarımız üzerindekini kendimiz planlıyoruz gibi olsa da küresel sistemlerden, iklim değişimlerden bunu soyutlamamız mümkün değil. Sınırı aşan sularda da ülkeler arası ortak yönetimin muhakkak devreye girmesi gerekiyor. Bilimsel anlamda kuraklık iklimin bir sonucu. Ancak kuraklığa bağlı olarak su ihtiyacımızın aşırı şekilde artması suyu yanlış kullanmamızın bir sonucu. Nüfusun artması ve suyu yeterli şekilde planlayamamamız, suyu kullanım planını düzgün yapmamamızla alakalı" ifadelerini kullandı. (DHA)

Kaynak: DHA