Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından binlerce binanın yıkılmasıyla gündeme gelen konut projeleriyle ilgili Samsun Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Halil İbrahim Düzenli, bu durumun topyekun ele alınması, bir insanın yaşam çevresinin nasıl olması, ne tür evlerde oturulmasının,  ortak akılla, istişareyle ve insana yaraşır bir çevre sorumluluğuyla ele alınması gerektiğini söyledi. 

‘İNSANLARIN MÜSTAKİL EVLERDE OTURMASINI ÖNEMSEMELİYİZ’

Üst üste 30-40 ailenin bir apartman dairesinde oturmasının gayri insani bir durum olduğunu belirten Doç. Dr. Düzenli, “Bir kere en başta bunu sorgulamamız lazım. Her insanın evinde bir açık alanının bulunması hakkı vardır. Evlerin müstakil olma durumunu önemsemeliyiz. Bu metrekare olarak çok abartılacak bir durum değil. 30, 40 metrekare bile olsa bir evin avlusunun, bahçesinin olması, böyle bir açık alanın olması bir insan hakkıdır. Çünkü o bahçede, insanın belki 50-60 senesi geçecek. Çocuklarıyla, torunlarıyla, yaşlılarıyla yaşayacağı bu alanda tabiattan kopmamaları, tabiatın işleyişine şahit olmaları çok önemli” diye konuştu.

‘BU BİR MAHRUMİYET HALİDİR’

Şehirlerin son 40 yıllık serüveni içerisinde giderek insani yaşam çevresinden mahrum bırakıldığını kaydeden Doç. Dr. Düzenli, “Bu bir mahrumiyet halidir. Bu mahrumiyetin de vakit geçirmeden çözümünün aranması gerekir. Şehirlerin merkez yoğunluklarını düşürmek, ulaşım alt yapılarının ve küçük, orta, büyük sanayi merkezlerinin yer seçimlerini bilimsel bir yaklaşımla bütün ülke sathında düzenlemek; bir mekan politikası ve planlaması ortaya koyarak çözümlemek lazım” dedi.

‘ÜLKE SATHINDA MEKAN PLANLAMASI YAPILMALI’

İnsanlara tek katlı, iki katlı müstakil evler yapmak için yeterli alan bulunduğunu da ifade eden Doç. Dr. Düzenli, “800 bin kilometrekare toprağımız yerleşilebilir alanı 400 bin kilometrekare. 80 milyon nüfusa müstakil evler için 300-500 metrekare arsalarla bir mekan verdiğimizde 5 bin kilometrekare alanı kapsıyor. Bunu ciddi ilmi yaklaşımlarla, ekiplerle masaya konulup bir an önce ülke genelinde üst ölçek, orta ölçek ve alt ölçek mekan planlamasıyla yapmalıyız. Benim kanaatime göre mesele herhangi bir detaya boğulmayacak kadar net ve açık. Türkiye’de belki bir konut politikası var ama bir mekan planlama, mekan politikası yok. Mekan politikası ve planlamasına ihtiyacı var. Ülke sathında mekan planlamasının sağlıklı bir şekilde yapılmasının meselenin halli yönünde çok önemli bir adım olacağını düşünüyorum” diye konuştu.

‘ABD’DE EVLERİN YÜZE 89’U MÜSTAKİL’

Bu evleri de ahşap ve çelik gibi hafif ve kuru inşaat teknikleriyle yapmak gerektiğini savunan Doç. Dr. Düzenli, “Aşırıya giden her şey zıddına döner diye bir söz var. Her yere beton dökme, her yeri betonlaştırma alışkanlıkları geliştirdik ki, bu artık aşırıya gitti ve zıddına döndü. Yani bütün yaşamımızı ipotek altına alan hiçbir şekilde kenarından köşesinden dahil olamayacağımız betonarme hapishaneler, deyim yerindeyse silolar içerisinde, kümesler içerisinde hayatlar sürüyoruz. Mekan politikasından sonra hafif ve kuru inşaat tekniklerine yönelmemiz gerekiyor. Bunun da teknik detaylarının, hukuki altyapılarının oluşturmamız lazım. Türkiye’nin 4 katı büyüklüğe nüfusa sahip dünyanın en gelişmiş ülkelerinden ABD’de evlerin yüzde 89’u müstakil. Bunların da yüzde 80’i ahşaptan yapılmış. Sadece bizim bu bilgileri kendi yapı yapma geleneğimizle de ilişkilendirerek ele almamız yeterli” dedi.  (DHA)