İSTANBUL, (DHA)- İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından düzenlenen ‘Türkiye’de 'yeni süreçte’ Hassasiyetler, Riskler, Fırsatlar ve Sivil Toplumun Rolü Çalıştayı’nın sonuç raporu yayınlandı. Raporda, çalıştayda konuşulan konular, 14 başlık altında bir araya getirildi.

‘Türkiye’de ‘Yeni Süreçte’ Hassasiyetler, Riskler, Fırsatlar ve Sivil Toplumun Rolü Çalıştayı, İHH İnsani Diplomasi Birimi tarafından 24 Mayıs’ta İstanbul’da düzenlendi. Çalıştayda, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, gazeteciler, akademisyenler ve siyasetçiler 3 farklı oturumda ‘Terörsüz Türkiye’ sürecine ilişkin görüş ve önerilerini paylaştı. İHH, düzenlenen çalıştayın sonuç raporunu kamuoyu ile paylaştı.

Sonuç raporunun girişinde, “Söz konusu çalıştayda, farklı düşünce geleneklerinden gelen kanaat önderleri, akademisyenler, gazeteciler, aktivistler ve sivil toplum temsilcileri bir araya gelmiş; mevcut sürecin hassasiyetlerini, barındırdığı riskleri ve sunduğu fırsatları masaya yatırmıştır. Katılımcılar arasında önemli bir mutabakat zemini oluşmuş; özellikle silahsızlanmanın bir ön koşul olduğu, toplumsal barış dilinin inşa edilmesi gerektiği, STK’ların bu süreçte aktif sorumluluk üstlenmeleri gerektiği hususunda görüş birliği sağlanmıştır. Tüm bu görüşlerin derlenerek bir araya getirildiği bu rapor, çalıştayın sonuç raporu niteliğindedir” ifadelerine yer verildi.

İHH’dan yapılan açıklamada, “Bu rapor, yalnızca mevcut durumu tasvir etmekle kalmayıp; aynı zamanda geleceğe dair çözüm odaklı bir vizyon da sunmaktadır. Bu bağlamda, ‘Türkiye'de 'Yeni Süreçte' Hassasiyetler, Riskler, Fırsatlar ve Sivil Toplumun Rolü Çalıştayı’ sonuç raporu, Kürt meselesine dair sivil toplum merkezli çözüm arayışlarının hem hafızası hem de yol haritası olmayı amaçlamaktadır” denildi.

İstanbul - İstanbul'da sabah yola çıktılar; TEM Otoyolu'nda trafik oluştu -1
İstanbul - İstanbul'da sabah yola çıktılar; TEM Otoyolu'nda trafik oluştu -1
İçeriği Görüntüle

Açıklamada ayrıca, sonuç raporunun Kürt meselesine dair sivil toplum merkezli çözüm arayışlarının hem hafızası hem de yol haritası olmayı amaçladığı ifade edildi.

Çalıştayın sonuç raporunda şu maddelere yer verildi:

“1. Silahlı Paradigmanın Sona Erişi ve Yeni Başlangıç

Silahlı çatışmanın sona ermesi, sadece şiddetin durması anlamına gelmemektedir. Bu durum, geçmişte çözüm aracı olarak görülen şiddet paradigmalarının sona erdiğini ve artık barışçıl, demokratik yollarla çözüm arayışının öne çıktığını göstermektedir. Bu yeni dönemin tesisi, toplumsal mutabakatın güçlenmesi ve sosyal uzlaşı kültürünün yaygınlaşması açısından tarihi bir fırsattır.”

“2. Sürecin Kırılganlığı ve Önceliklerin Belirlenmesi

Yeni dönem kırılgan ve dikkatli yönetilmesi gereken bir süreçtir; gelecek inşası odaklı bir strateji izlenmelidir. Silahsızlanma, sürecin ilk ve öncelikli başlığı olarak ele alınmalı; diğer konular daha sonraki aşamalara bırakılmalıdır.”

“3. Silah Bırakma Döneminin Hassasiyeti

Gelinen noktada, PKK, silah bırakma ve örgütü feshetme kararını açıklamıştır. Bu yeni süreçte, silahsızlanma dönemi uzatılmamalıdır. Zira bu süreçte, direnç gösteren grupların olası provokasyon ve sabotaj girişimlerine karşı dikkatli ve hızlı adımlar atılmalıdır. Silahsızlanma sürecinin güvenli ve sağlıklı bir şekilde ilerlemesi, toplumsal barışın tesis edilmesi adına büyük önem taşımaktadır.”

“4. Süreçteki Riskler ve Fırsatlar

Yeni süreç, toplumsal ve siyasal düzeyde önemli fırsatlar taşımakla birlikte çeşitli riskleri de içinde barındırmaktadır. Özellikle karşılıklı güvensizlik sendromu, toplumsal kutuplaşma ve siyasi manipülasyon, sürecin kırılganlığını artırmaktadır. Bununla birlikte, demokratikleşme yönünde atılacak adımlar, hukuk devleti ilkelerinin pekiştirilmesi ve kapsayıcı siyasi reformlar önemli bir fırsat penceresi açacaktır.”

“5. Siyasetin Etkin Rol Alması Gerekliliği

Yeni süreçte toplumun tümünü ilgilendiren hassas başlıklarda siyaset kurumu daha cesur ve kapsayıcı adımlar atmalıdır. Bu süreçlerin şeffaflaştırılması, hem kamuoyunun sürece güven duymasını sağlar hem de toplumsal sahiplenmeyi artırır. Siyasi temsilciler sadece beyanatlarla değil, etkin politika üretimi ve diyalog mekanizmalarıyla süreci sahiplenmelidir.”

“6. Sivil Toplumun Katılımı ve Güçlendirilmesi

Sivil toplum kuruluşları, yeni sürecin hem taşıyıcısı hem de güven inşa edici unsurları olmalıdırlar. STK’lar, halkın taleplerini dile getirmekle sorumludurlar. Devletin bu kuruluşlarla açık iletişim kurması ve süreçte şeffaflık sağlaması sürece dair olumlu katkı sunacaktır. STK’lar ayrıca medya, akademi ve yerel inisiyatiflerle ortaklaşa hareket ederek toplumda barış kültürünü yaygınlaştırabilir.”

“7. STK’ların Çok Yönlü Katkısı

Sivil toplum yalnızca siyasal alanda değil; kültürel, ekonomik, sembolik ve sosyal düzlemlerde de barışa katkı sunmalıdır. Toplumsal hafızayı dönüştüren etkinlikler, ekonomik eşitsizlikleri gideren projeler, kültürel temsiliyeti artıran çalışmalar ve gündelik yaşamı barışa adapte eden yaklaşımlar bu çok yönlü çabaların parçasıdır.”

“8. Diyalog Ortamının ve Söylem Gücünün Geliştirilmesi

Türkiye'de tüm kesimlerin çözüm sürecine katkı sunan, yapıcı ve kapsayıcı açıklamalarda bulunmaları büyük önem taşımaktadır. Toplumsal mutabakatı ne ölçüde genişletebilirsek, ilgili süreçlerin ilerlemesini o ölçüde desteklemiş oluruz. Bu yaklaşım, yalnızca toplumsal uzlaşıyı pekiştirmekle kalmayacak, aynı zamanda Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma ve büyüme potansiyelini de güçlendirecektir.”

“9. Zorunluluk Değil Samimiyet Üzerinden Hareket Edilmesi

Barış süreci, taktiksel zorunluluklarla değil, samimi ve kararlı bir iradeyle yürütülmelidir. Sürecin tarafları—devlet, siyaset, medya, iş dünyası, sanat camiası, akademi ve sivil toplum vd.—bu çabayı bir mecburiyet değil, tarihsel bir sorumluluk ve toplumsal vicdan görevi olarak görmelidir. Geçmiş deneyimler göstermiştir ki, içtenlikten uzak yaklaşımlar süreci kırılganlaştırırken, samimiyet; güven, toplumsal destek ve kalıcılık üretir. Samimiyet, hem diyalogda şeffaflığı hem de barış söyleminde inandırıcılığı besleyen temel yapı taşıdır.”

“10. Umut Dili ve Psikolojik Atmosferin Önemi

Yeni sürecin başarıya ulaşmasında, toplumda korku değil umut iklimi oluşturacak bir dilin benimsenmesi önemli rol oynayacaktır. Korku dili kutuplaşmayı derinleştirirken; umut, adalet ve eşitlik temelli bir söylem toplumsal güveni ve birlikte yaşama iradesini güçlendirir. Bu nedenle medya, siyaset ve sivil toplum başta olmak üzere tüm aktörler, barışı besleyen yapıcı bir dil kullanmalıdırlar.”

“11. Toplumsal Desteğin ve Sessiz Rızanın Önemi

Toplumun geniş bir kesimi, süreci yüksek sesle desteklemese de, sessiz bir rıza ve umut duygusu taşımaktadır. Anketler bu gerçekliği gözler önüne sermektedir. Bu toplumsal meşruiyet zemini korunmalı ve süreç, katılımcı bir anlayışla halkın tüm kesimlerini içerecek şekilde yürütülmelidir.”

“12. Bölgesel Duyarlılık ve Çok Aktörlü Yaklaşım

Yeni süreç yalnızca Türkiye ile sınırlı değildir. Bu bağlamda Türkiye, bölgedeki tüm Kürt gruplarla kardeşlik hukukuna dayalı, çok yönlü ve kapsayıcı bir ilişki kurmalıdır. Ortadoğu’da Türk, Kürt ve Arap halklarının birlikte yaşayabileceği bir siyasi ve kültürel zemin inşa edilmelidir.”

“13. Bölgesel Konjonktürün Olumlu Etkisi

Geçmiş dönem çözüm süreçlerinde gözlenen bölgesel ilgisizlik, günümüzde yerini daha destekleyici bir dış çevreye bırakmıştır. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Suriye'deki yapılar sürece daha yapıcı yaklaşmaktadır. Türkiye’nin, bu olumlu ortamı stratejik bir avantaja dönüştürerek barış sürecini tahkim etmesi mümkündür.”

“14. Barışın Ekonomik, Siyasi ve Sosyal Getirileri Olacaktır

Yeni sürecin başarıya ulaşması, Türkiye’de siyasal istikrarı pekiştireceği gibi bölgesel ekonomik gelişmeleri de hızlandıracaktır. Barış ortamı, yatırım iklimini güçlendirecek; yerel kalkınma, istihdam ve eğitim gibi alanlarda iyileşmeler sağlayacaktır. Ayrıca Türkiye’nin uluslararası itibarı ve diplomatik gücü artacaktır."

Kaynak: DHA